PİRİNCİN TAŞLARI
Koronavirüs pandemi Çin Wuhan’da görülmesi ve ülkemize gelmesiyle birlikte 6 aydır bu hastalık üzerine bilimsel makaleler dâhil çok sayıda araştırma yaptım okudum. Dünya ülkelerini saran bu virüs’ten kaçış yoktur. Dünya Devi ABD bile hala Covid-19 virüs’le uğraşıyor. ABD’de günde bin kişinin üzerinde insan bu virüs’ten hayatını kaybediyor…
Alınan önlemler boşta kalıyor. Türkiye’de 1 Haziran serbestleşme sonra virüs yakalanma sayısında artış olduğu söyleniyor. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Dünyayı saran bu virüsten kaçış yok. Kendisini koruyanlar kurtulacak. Koruyamayan istisnasız yakalanacak. Aynı grip virüsünde olduğu gibi önümüzdeki yıllar da Koronavirüsle ve maskeyle yaşamayı öğreneceğiz. Yasakların gelmesi, evde kalmamız, sosyal mesafeyi korumak ve maske takma mecburiyeti bu önlemlerin tamamı virüsün yayılma hızını yavaşlatmak için alınıyor…
Kimde olduğu bilinmeyen insanlardan kendimizi korumak zorundayız. Hızlı yayılmada hastanelerin yoğun bakım üniteleri çıkmaza giriyor. İtalya, İspanya örneğinde olduğu gibi hangi hastanın yaşayacağına, öleceğine karar verilmesi gereken berbat bir durum. Koronavirüs aslında öldürücü, şeytani birer düşman değil. Onlar da aynen bizim gibi üzerinde konuşlandıkları alan sayesinde yaşayan canlılar. Genelde hayvanlardan bize geçiyor. Hayvanları genelde öldürmüyor. Çünkü kendileri de yaşamak için üzerinde yaşadıkları canlılara muhtaçlar. Yüzyıllardır hayvanlarla yaşıyorlar. Birlikte yaşadığımız vücudumuzda taşıdığımız tonla virüs var…
Biz neden ölüyoruz? Çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Virüs kendini hala hayvan vücudunda zannediyor. Yeni yerleştiği vücut şartlarını bilmiyor. Belli bir süre geçtikten sonra hem bizler onlara bağışıklık kazanacağız hem de onlar kendi sonsuz yaşamları için mutasyona uğrayacak. Belki böylece beraber yaşamaya alışacağız. Mesela aranızda “herpes labialis” adlı virüsü duydunuz mu? Bu dünyanın en yaygın virüslerinden birisi, bir kere vücudumuza girdikten sonra biz ölene kadar vücuttan atılamıyorlar. Bu virüs ne yapıyor? Dudağınızda uçuk çıkarıyor. O kadar işte. Bizi öldürmüyor, çünkü biz ölürsek kendisi de yaşayamıyor…
Grip virüsü de böyle. Öldürme oranı yüzde 0,1 civarı ve genelde zaten vücudunda kronik sorun olanları öldürüyor. Her sene dünyada yarım milyar insan grip virüsüne yakalanıyor. Bu şekilde birlikte yaşamaya alıştığımız tonla virüs var. Corona virüsler (sars, mers vb.) ile de yaşamaya alışacağız (tabii mers ile belki 1000 yıl sonra). İnsanlar bir şekilde bir virüs’e yakalanıyor…
Belki birçoğumuz bu virüse yakalandı bile ama fark etmedi. Hatta hastalığı da atlattı. Veya virüs o vücutta yaşayamadı. Bu konuda en güzel örnek Diamond Princess gemisi. Gemideki 3 bin 700 kişini 700'ünde test pozitif çıktı. Ama bu 700 kişinin 350'si hastalığı hmedi bile hala da çok sağlıklılar…
Ne yapmak gerekiyor?
Öncelik vücut direnci. Spor ve hareket. Sonrası beslenme. Özellikle meyve, sebzeler. Sarımsak, yoğurt, kefir, yeşil çay, bol su için vb. Sonrası ise besin takviyeleri. Özellikle C vitamini, çinko, beta glukanlar (1,3 ve 1,6) ve kara mürver ekstresi. Tedbiri elden bırakmaz, sosyal mesafeyi koruyup, maskesiz dolaşmazsak kendimize de dikkat edersek bu virüse yakalanmadan kurtulmaya çalışırız. Yasakları beklemeden, kendinizi karantinaya alın. Hijyen, sabun ve kolonyayı eksik etmeyin. Diyorum...