PİRİNCİN TAŞLARI
Makron’un konuşmalarına bakan korkulu buluyor. Neden korkulur. Makron, Hitler gibi ne yaptığını bilmeyen düşünce sapığı! Hitler’in “Kavgam” adlı kitabını okuyun ve düşüncelerini görürsünüz. “Üstün ırk olarak nitelediği Almanların, Yahudi sermayesiyle ekonomik becerisi karşısında adeta 2. Sınıf bir halk düzeyinde olmaktan yakınıyor. O ırkçı görüşüyle 2. Dünya savaşını patlatacak ve milyonlarca Yahudi’yi fırınlarda yakacaktı!
Paris’te sahneye çıkan “Sarı yeleklilerle” baş edemeyin Makron ise bir süredir Doğu Akdeniz’de “liderliğe” soyunan bir Cumhurbaşkanı edasıyla dolaşmaya çalışıyor. İçeride kaybettiği prestijini dışarıda aramaya çalışıyor. Fakat bu konudaki siyasi zemin kazanımı uğraşlarını Türkiye karşıtlığıyla düşmanlığının odağına koyduğu NATO ve AB’de yapıyor! Hatta bir adım öne çıkarak AB adına beyanat verip Türkiye ismini bile telaffuz etmeden “Erdoğan yönetimine karşıyız” diyor! Neden?
Olaya baktığınızda sanırsınız ki Makron Türkiye’nin sadece Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına karşıdır. Hayır karşı olduğu artık bölgenin “Erdoğan” adı ile anılması, analiz edilmesi, değer kazanması olayıdır…
Erdoğan’ın şahsında askeri, siyasi, ekonomik yönden büyümekte olan Türkiye’nin Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de gitgide etkin ve yetkin bir ülke olarak yerini alması olayıdır…
Kim bilir, tam da Makron’un hayal ettiği bir siyasi konum ve “liderlik” kariyeri olabilir! Uzaklardaki Fransa da olsa sadece Doğu Akdeniz’i değil, bölgedeki ülkelerin de kabul edeceği bir güçlü “lider” haline gelmek hayali Makron değil. Tabi Rol modeli de Erdoğan oluyor!
Sonuç itibarıyla da NATO ülkelerinin Korsika adasında toplanmasını sağlıyor ve hemen ardından da AB üzerinden tehditlerini sallarken diyor ki; “Türkiye artık Doğu Akdeniz’de ortak değildir! Erdoğan Yönetimine karşı açık ve kararlı olmalıyız!”
AB’den istediği Türkiye’ye ekonomik yaptırımların uygulanmasıdır!
Nitekim en az Makron kadar “çarpık düşünceli” ülkesini felakete sürükleyen Yunanistan’ın Başbakanı Mitçotakis de diyor ki; “Eğer Türkiye o zamana kadar aklını başına toplamazsa benim de gördüğüm kadarıyla diğer Avrupa liderlerinin etkili yaptırım kararı almaktan başka bir seçeneğimiz kalmayacaktır!”
Söz konusu “o zaman” ise AB’nin 24-25 Eylül’de yapacağı Liderler Zirvesi’dir. (İyi ki AB olarak Türkiye’ye savaş açacağız demedi.) Tabi Türkiye artık aykırılığı aşıp “düşmanlığa” dönüşen bu Makron’lu, Mitçotakis’li hezeyanlara sert tepki gösterdi ama belli ki olay tırmandırmak için çaba harcayacaklar. Ve tabi yine akla “acaba Doğu Akdeniz’de bir savaş çıkar mı?” sorusunu akıllara getiriyor…
Ege de ve Doğu Akdeniz de, savaş çok olası görülmüyor. Çünkü AB’de Merkel’li Almanya gibi aklı başında ülkeler de var. Almanya’nın Yunanistan’dan 50 milyar Avro alacağı var. Türkiye’nin dostları oldukları belli değil ama İtalya ile İspanya’yı, Malta’yı da bu cümlenin içine koymak mümkündür. NATO son anda yine devreye girecektir...
Savaş çare değildir. Ne var ki Rum, Yunan ikilisi, Fransa savaş “son çare” çığırtkanlığı yapıyorlar. 24-25 Eylül’e kadar bekleyip göreceğiz. Liderler zirvesinde AB ne karar alacak…