PİRİNCİN TAŞLARI
Dün KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Bu seçim diğer seçimlerden çok önemli bir seçim olduğunu görür durumundaydık. KKTC’nin başındaki mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ne yaptığını bilmez bir politika uygulamasıyla Kıbrıs’ta biz her şeyi verelim, anlaşma sağlansın politikayla meçhule götürüyordu. Yazım erken baskıya girdiği için seçim sonuçlarını daha sonra ki yazılarımda yazacağım...
Doğu Akdeniz jeopolitiğinin en önemli unsuru durumundaki Kıbrıs adası, sömürge güçlerinin dayattığı yeni siyasi iklimin odağı durumundadır. Türkiye’yi Antalya ve İskenderun körfezine tutsak etmek isteyenlerin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY), Kıbrıs adasının tek sahibi gibi görerek, Kıbrıs Türklerinin, KKTC’nin hakkını, yok etmeye çalışanların kurduğu şer ittifak ile gözlerini Kıbrıs seçimlerine diktiler...
Türkiye, Doğu Akdeniz’de Doğalgaz arama faaliyetlerine başlamasından sonra, Doğu Akdeniz’de kıyısı olmayan sömürgeci güçler için Kıbrıs adası, jeopolitik çıkarlarının kontrol merkezi haline gelmeye başladı. Bunun için de tüm gayretleri; adada mevcut askeri üslerinin yanı sıra yenilerini tesis etmek, adayı askeri yığınak alanı olarak kullanma çabası içerisine girdiler...
Macron’un son harcadığı çabaları da bu nedenledir. Diğer şer ittifak üyeleri de aynı istek içerisinde rollerini oynamaya çalışıyorlar.
Özellikle son yıllarda Doğu Akdeniz’in yükselen enerji jeopolitiği bu heveslerin hararetlenmesinin sebebidir. Ayrıca Doğu Akdeniz, özellikle Avrupa için Rusya’ya alternatif olarak görülen yeni doğalgaz tedarik coğrafyasıdır…
Bu yüzden Doğu Akdeniz’in çevresindeki ülkeleri istedikleri gibi yönlendirebilmek, rejimlerini, iktidarlarını istedikleri doğrultuda biçimlendirmek son dönemde odaklandıkları yeni sömürge jeopolitiğinin esaslarıdır. Bugün için kabul edilmelidir ki, Doğu Akdeniz’e kıyısı olan Türkiye dışındaki ülkelerin hidrokarbon kaynaklarını keşfetmesi, çıkarması halklarının çıkar ve kullanması bölge dışı sömürge güçleri denetimleri altına almaya çalışıyorlar…
Kendi kaynaklarına sahip çıkarak, son dönemde kendi sismik araştırma ve sondaj gemi filosuyla Mavi Vatan'ından etkinliğini büyütendir. Bu konumuyla Türkiye, sömürgeci güçlere bu alanı dar ettiler. Doğu Akdeniz’de dayattıkları yeni sömürge jeopolitiğinin düzenini bozmak için, Macron başta olmak üzere şer ittifakı İsrail, Mısır, Ermenileri Azerbaycan topraklarına saldırtarak, Türkiye’nin dikkatlerini Bu bölgeye çekmek ve Doğu Akdeniz de sismik çalışmalarını, Ege Denizi, adaların silahlanması ve bölgesel sorunlardan uzaklaştırmak istediler ama Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve ziyaret eden KKTC Başbakan’ı Ersin Tatar, birlikte aldıkları karar ile “Hodri Meydan” deyip Maraş Sahillerini kullanıma açtılar...
Hem Birleşmiş Milletler (BM), hem de Avrupa Birliği (AB) hukukunu hiçe sayarak, Kuzey Kıbrıs’taki Türkleri görmezden gelerek, Güney Rum Kesimi’ni tüm adanın sahibi kabul edip, AB’ye tam üye yapan refleks de aynı jeopolitik iklimin eseridir. Oysa 1959-1960 garantörlük anlaşmasına göre; 3 garantör ülke olarak Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadığı hiçbir ittifaka veya birliğe Kıbrıs adası tek başına üye olamaz...
KKTC Seçimlerinde Başbakan Ersin Tatar’ın seçimi önde götüreceği yolunda bilgiler geliyordu…