Yaz aylarının gelmesiyle, Turizm sezonun açılması ve kısıtlamaların (aşı olma şartı, maske ve mesafe) tedbirli olarak kaldırılmasıyla, Temmuz ayının sıcağında yapılabilecekler oldukça sınırlıdır. Kurban Bayramı ve büyükşehirlerin boşalmasıyla birlikte Covid-19 da artış başladı. Vakalar 10 binin üzerine, vefat sayı da iki kat arttı. Boş zamanlarda zaten çıkmamaya çalıştığımız evlerimize tekrar kapanmaya çalışıyoruz...
Sabahın erken saatleri veya akşamüzeri deniz girmek, bunun dışında alternatif olarak kitap, dergi, özellikle gazete gazeteyi alıp okumayı ihmal etmeyin. Film izlemek var...
Yeni Asır Gazetesinde çalıştığım sırada, İzmir Fuarı’na tiyatro oyunlarıyla gelen ve tanışıp çok samimi röportajlar yaptığım Rahmetli Orçun Sonat’ın oynadığı ve Favorim olarak söyleyeceğim bir film. Rahmetle andığım Orçun Sonat’ın genç yaşta sanki öleceğini bilerek başrolünü oynadığı (Garip Bir Koleksiyoncu) iki üç defa izledim. Yaşadığımız bu dünyada alacağımız derslerin işlendiği bir Mezarlıkta geçen filmde Mezar Bekçisi’ni oynuyor. Herkesin izlemesini tavsiye ederim…
Ayrıca “Kapı” filmini izlemek istedim. 2019 yılında çekilmiş güzel bir film. Yönetmenliğini Nihat Durak yapmış. Başrolde Kadir İnanır var. Sizlerle filmin teknik yönünü veya detaylarını paylaşmayacağım. Teknik konularda ve uzmanı olamadığım konularda zaten haddimi bilirim. Türk ve Yabancı Filmler konusunda uzman ve çok büyük bir Film arşivi bulunan film ve dizi oyuncusu, Sunucu ve Program yapımcısı Sanatçı Üstadım Saim Yılmaz’a hep sorarım ve Türk Filmleri konusunda ve teknik konularında Saim Yılmaz’ın fikirleri benim için çok önemlidir. Bu filmlerle ilgili iletişim konusunda çalışmalar yapan Sayın Yılmaz’a saygım var. Saim Yılmaz’ın önerileriyle izliyorum. Herkes ilgi duyduğu alanda uzman sayılır...
Sosyal ve siyasi tarih açısından verdiği mesajlarla filmi sizlere kısaca anlatmaya çalışacağım...
Film Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla çekilmiş. Yukarıda da bahsettiğim üzere film sosyal ve siyasi tarih boyutuyla önemli mesajlar veren bir film...
Mardin'den Berlin'e göç eden bir ailenin kaybettikleri çocukları üzerine kurgulanmış ve senaryosu bu konu üzerine yazılıp çekimi yapılmış ve hoş izlemeye sunulmuş bir film...
Mevzu her ne kadar bir aile mevzusu olarak görülse de Türkiye'nin çok etnik ve kültürlü yapısını ve yaşanan toplumsal dramı anımsatan bir boyutta ulaştırılmış...
Filmde göç ve yarattığı travmatik ortam, göç nedeniyle ortaya çıkan ganimet kültürü ve fırsatçılık üzerine kurulan yeni yaşam biçimi yalın bir dille anlatılmakta...
Süryani toplumunun Türkiye genelinde, Mardin özelindeki varlığı ve zanaat alanındaki katkıları anımsatılırken, Ermenilerin de Kayseri'deki varlıkları ve Ermeni ustaların taş işlemede gösterdikleri hünerlerini de filmde işleniyor...
Yeni kuşaklar için çok yabancı sayılabilecek konular filmde iyi betimlenmiş... Böylece toplumsal mesaj da adrese teslim olabilecek düzeyde işlenmiş...
Film Sanatçısı Saim Yılmaz, ustanın da anlatımıyla ve bana göre film “nefret söylemine” başvurmadan geçmişten günümüze yaşananları anımsatan ve Anadolu'nun çok kültürlülüğüne vurgu yapan genç nesillerinde zevkle izleyip bilgi sahibi olacağı bir film niteliğinde olmuş. Film yalın olduğu kadar, güçlü ve derin bir felsefi çerçeveye sahip...
Umarım, ahlak, etik ve empati kavramlarını bu filmle birlikte yeniden anımsar ve “farklılıkların” birbirine saygı duyarak birlikte yaşayabileceğini ve birbirlerinin yaşamına, kültürüne katkı yapabileceğini kavrayabiliriz...