9 Eylül İzmir’in kurtuluş gününde yazmak istediklerimi o gün köşe yazımda, hızlı gelişen ülke gündemi nedeniyle yazamamıştım. İzmir’in Kurtuluşunun gelecek nesillerimizin iyi bilmesi için yazmak istiyorum…
Prof. Dr. Turgut Turhan Hocamız şöyle anlatıyor; İngiliz emperyalistler gemileriyle İzmir’e taşıyarak 15 Mayıs 1919’da başlattığı Yunan ve tabii İngiliz işgalinden İzmir ve Ege’deki il ve ilçelerin kurtuluşunun 99. Yılını kutladık. Bazılarının hâlâ “kahraman” dedikleri padişah Vahdettin! İşgalin İngilizler tarafından gerçekleştirileceğini beklerken karşısında Yunan ordusunu görünce çok üzülmüştü! Büyük vatanseverdi. “Neden siz değil de Yunanlıları çıkardınız?” diye nota bile vermişti ama sonunda ülkemizden kaçışı bir İngiliz askeri gemisiyle olmuştu…
“Piyadenin süvariyi koşarak ve yürüyerek geride bıraktığı” bir takip olarak nitelenen harekâttır! Ulu Önderimizin, “Ordular, İlk hedefiniz Akdeniz’dir… İleri” emriyle beraber 150.000 kişilik Türk ordusu, 400 km. Genişliğinde ve 328 km. Uzunluğunda bir cepheyi, Ağustos sıcağında sırtlarında kilolarca yük ve teçhizatla ayağındaki çarıklarla, dağ taş, yürüyüp, savaşarak, 15 günde kat etmiştir...
Ordumuzun İzmir’e girişi askeri literatürde, dünya harp tarihinde bir örneği olmayan “piyadenin süvariyi geride bıraktığı bir takip harekâtı” olarak nitelendirilmiştir. Mustafa Kemal, özellikle Kütahya-Eskişehir savaşlarından sonra kalpten inandığı Türk halkına Meclis aracılığı ile getirdiği “Milli Yükümlülükler” sayesinde kurtuluşa inanmış Anadolu halkını bir bütün olarak “topyekûn bir savaşa” sokmuştu…
Sakarya Savaşı’ndan İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen süreci, sadece ordunun Yunan ordusunu takip etmiş olduğu bir harekât olarak nitelememek gerekir. Büyük Taarruz’dan sonra Yunanı kovalayan ordu ve Türk halkı da olmuştur. Ordu, köylünün kağnılarını istediğinde, savaşta oldukları için kağnıları götürecek erkek bulunmadığından, erzak dolu kağnıları 60 km. tek başına gece-gündüz sürerek gece yarısı İsmet Paşa’ya teslim eden küçük “Cimşit’li Ahmet’i” tabii kadınlarımızın sayılamayacak kadar emeklerini de unutmamalıdır. “Mustafa Kemal sadece Yunan ordusunu değil, İngiliz ordusunu da bozguna uğratmıştır…”
Batı emperyalizminin güçlü temsilcisi İngiltere, askeri tarihe, “savaşmayan, ordusu yerine başkalarını savaştıran bir askeri anlayışa” sahip olmasıyla geçmiştir. Bu konuda Çanakkale’ye Anzak askerlerini, 74’te Kıbrıs’a “Gurka”ları getirmelerini hatırlamalıdır…
İngiltere, işgal ettiği, yıllarca sömürdüğü, ülkelerden çıktığında geriye iç savaş, kan bırakmasıdır. Pakistan, Hindistan, Filistin, Kıbrıs, Irak, Suriye örnekleridir. “Medeni İngilizler!” Yunanlıların Batı Anadolu’da bir “İyonya Devleti” kurmaya yönelik tarihi hayallerini kullanarak Yunan ordusunu Anadolu’da Türk ordusu ile savaşmak üzere kendi gemileriyle İzmir’e taşımışlardır. Yunan ordusunun savaş plânlarının İngiliz kurmaylarca hazırlandığı ve 1919’dan 1922’ye kadar İngilizlerin Yunanlıları silah, cephane, maddi ve manevi desteklediklerini tüm dünya bilmektedir…
Mersinli’yi geçtikten sonra direnişle karşılaşırlar ve dört erimiz şehit olur. Kordon’a gelirler ve tam pasaport dairesinin önünde bir Rum elindeki bombayı patlatır. Şerafettin Bey kolundan ve omzundan yaralanır, atı da ölür. Başka bir atla yoluna devam eder ve 80 kişiden 40 kişi kalmış olan bölüğüyle Hükümet Konağı’na varır. Ancak konaktan açılan makineli tüfek ateşi ile göğsünden yaralanır. Etraftaki kalabalıktan bir genç ona Türk bayrağı uzatır. Bayrağı yarasının üstüne bastırır ve kilidi kırdırarak Teğmen Ali Rıza Bey’le birlikte balkona çıkar ve kanlı bayrağı balkona asar. Artık “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açmış “Mustafa Kemal Paşa’yı beklemektedir. Paşa ertesi gün İzmir’e gelir. “Selâm olsun” onlara ve adı “şehit defteri” ne yazılanlara… Minnet ve şükranla…