Açık yüreklilikle itiraf ediyorum, katil, katiller içimizde yanı başımızda elini kolunu sallaya sallaya meydanda cirit atıyor. Görmüyor musunuz?
Saat tam olarak 05.27 idi uyku hangi şehrin sokaklarını tavaf ediyor bilmiyorum ama okuduğum kitaptan sıyrılıp da uyku âlemine geçişimi izin vermek istemiyorum… Dünden kalan iş yorgunluğu ve günlerce uykusuz kalan ruhu, beden nasıl eşeklik yapar bilmiyorum ama bu yüzden belimi doğrultamıyorum genelde…
Bir buçuk saat var ya da yok uykuya dalmışım saat 8.15 gibi evden çıktım. Yol üzerinde kuruyan ağacın dalları dikkatimi çekti yönü gökyüzüne doğru el açmışta dua eder gibi. Hayret ettim, fark ettiniz mi bilmiyorum ama doğada her şey yönünü gökyüzüne döner… Neyse gelelim asıl konuya. Bütün duyguların üzerine kilit vurdum düşünmeyi ret ediyorum hele ki gece ile gündüzü birleştiren düşüncelerden... Öfke, kin ve nefret ile besledikleri o zindandan kurtulduğuma bile sevinemiyorum... Evden çıkmak, kimseyi görmek ve konuşmak istemiyorum sahi kime ne anlatabilirim ki... Cihat dedikleri insanı insanlıktan çıkaracak kıvamdaydı... Düşünmeyi ret ediyorum hele ki gece ile gündüzü birleştiren düşüncelerden... Ev ve iş arasında dokuduğum mekiğin TEK DÜĞÜMÜ DEVRİM, BİLİYORUM HİSSEDİYORUM... Nasıl, ne ara olduğunu bilmiyorum ama YÜREKLERİMİZİN TOPRAĞINA TOHUM EKİLSİN İSTİYORUM... Bundan sonra neyi, nasıl yaparız sorusunu da bilmiyorum ama iki karış toprağa sığacak bedenim bu şehre dar geliyor. Hadi ben ne yapacağımı bilmiyorum ama sen, devrimim arada ektiğin tohumu sular mısın?
Bir yürekte birden fazla katil olmaz sebep olanlar çoktur belki ama tetiği bir kişi çeker... Öğretilen Usul, Erkan nedir bilmem ama ne kadar usulsüz iş varsa akılla yüreğin ortak noktası olmadığı için ortaya çıkıyor... Hani derler ya büyükler " oku ilim irfan öğren" diye... İşte en büyük katil kendimiziz haberimiz yok... DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN… KATİL İÇİMİZDE!
Öldürüyoruz, ruhumuzu bedenimizi... Öğrenmeyi, okumayı bir şeyler katmayı ret ediyoruz kulaktan dolma bilgileri gelenek haline getirmeye çalışıyor ne biliyorsak onu öğretiyoruz. Kulaktan bilgi yeterli ise göz neden var, göz sevmek için öğrenmek için yeterli ise kalp neden var? Aklınızı nereye kiraya verdiniz ki bunca olan bitene karşı duyarsız kalıp başınızı rahat yastığa koyabiliyorsunuz. Bilmiyorum. Takmışsınız kafaya “mutlu olamıyoruz” sözüne. Olmayın kardeşim katili içinizde beslemeyin. Yaşam koçlarımı nedir, bırakın şu safsata muhabbetleri. Çocuğunuz telefonsuz yemek yemez iken, tabletin başında sızmadan uyumaz iken siz hangi muhabbetten bahsediyorsunuz. Açın şu kapılarınızı da olması gerektiği gibi biraz düşünmeye bakın. Yazıktır. İnsansınız ya!
Bazen yazdıklarım için " deli bu yine ne saçmalıyor" tarzında yorumlar aldım inanın çok sevindim. Hocamın biri demişti zaten “seni burada anlayan çıkmaz ama sen yazmaktan vazgeçme” diye adam haklı, anlamayı, dinlemeyi sadece kulaktan olur diye düşündüğümüz; hayvan gibi yiyip içip eşelenmeye vakit bulduğumuz her an hep de öyle olacak… Aklını kiraya verenler nasıl da bir, bir dökülüyor. Eteğinde taş varsa dökeceksin arkadaş! Yoksa çıplak kral misali ortada kalırsın...
Neyse gelelim katile... Katil yanı başımızda gölge gibi takip ediyor bizi. Ve katil içimizde iken nefes almanın utancı öldürecek beni... Soğuk... Aldığım nefesten üşüyorum, üşüdükçe soğuyorum... Onlara benzemeye başladım, başladığım yer kanser hücreleri ile dolu... Küf kokulu... Anlatılmaz bitap düşmüş yüreğimin izlerini takip ediyorum yenilmiş, atmış kendini kuytu bir köşeye... Korkuyorum onlara benziyorum. Bu devrin insanı değilim diye avaz, avaz çığlık atarken... Al götür beni bu ben değilim, zincirlere vurduğum öfkem hâlihazırda bekliyor, dağına taşına toprağına kadar yağmur yağsın ölüme teşne bu vakitler... Cahil cesareti ile yoğurduğu kininin ateşi harlanıyor. İnsanlığı hangi çöplükte saklıyorlar bilmiyorum ama iflah olmaz bu yürek zincirlerinden kurtarıyorum... Katil içimizde susamıyorum… Ölen mi suçlu öldüren mi bilmem sebep olan kansız iki rekât namazda, Allah, Allah nidalarıyla er meydanında yiğit avında... Belli, ortalık ahir zamanda cahil cesareti ile yoğurduğu kinin ateşi yürek yakmakta. Ölüme teşne bu vakitler girecek bir mezar yeri aranmakta. İflah olmaz devrim yapılmayan yürekler, bu yürek bir gönül cehennemini kendi hazırlamakta..
Ölüme teşne bu vakitler gün neredeyse ağarır, ağarırken bir ananın bağrı taş basmak için hazırlanır... Dedim ya iflah olmaz bu yürek, sabah sabah kininin ateşi harlanmakta, katil kuzu gibi içimizde yatarken, Kansızlar Allah, Allah nidalarıyla er meydanında yiğit avlamakta…
Ismahan Çeribaşı ( buna da devrim de )