ABD’li Akademisyen Victoria Nuland’ın Türkiye, Kuzey Kıbrıs üzerine ve dış politika konusunda yaptığı yorumları dikkatle izliyorum. Özellikle de Karadeniz karıştı Akdeniz’e Bakışı dikkat çekiyor. Nuland; Irak, Afganistan, Kafkasya, Ukrayna ve Suriye diye sıralıyordu...
Nuland geçtiğimiz hafta Akdeniz’de mekik diplomasisini andıracak bir geziye çıkacağını anlatıyor. Nuland’ın bu diplomatik gezisine ümitle bakan da var. Bazıları için NATO’nun ve ABD’nin şahin politikacısından Kıbrıs adası “Barış” için katkı yapabileceği beklentisi var…
Nuland’ın mesajı netti. Dikkatler Ukrayna’daki savaştayken, Akdeniz’de Rusya gazına alternatif olabilecek yeni projeler de Nuland tarafından diplomasi gündemine getiriliyordu. Esas soru, Akdeniz’de olası enerji projeleri nasıl uygulanabilir?
Kimileri için bölgede istikrarı artıracak ve barışı sağlayacak katalizör bir role sahip olabilir bu projeler. Oysaki böylesi projelerin yeni bir savaşı ve istikrarsızlığı da yaşatabileceği unutulmamalıdır!
Suriye’deki iç savaşın arka planında körfezden çıkarılan enerji kaynaklarının Suriye üzerinden dünya pazarlarına taşınma fikri vardı. Batı’nın enerji devlerinin bu fikri yaşama geçirmesine Esad karşı durunca işler değişti ve bildiğimiz Suriye iç savaşı “demokrasi” ve “özgürlük” ismini aldı...
Bölgedeki diğer ülkelerdeki otoriter yönetimler hiç anımsanmadı. Gözler sadece Esed’e çevrildi. Sebep belliydi, enerji devlerinin politikalarına geçit verilmemesiydi...
Filmi baştan alalım. Dönelim yeni senaryoya, İsrail ve Mısır çevresindeki enerji kaynaklarının Avrupa ve dünya pazarlarına aktarılma olayına... Bu bağlamda yeni adımlar atılmasına Nuland ve ekibi öncülük ediyor. Amaç AB’nin Rusya’ya enerji alanında olan bağımlılığını gidermek...
Peki, bu öngörülen senaryo ve projenin yaşama geçirilmesi kolay mı? Herhangi bir çatışmaya neden olmadan projelerin yaşama geçirilmesi kolay mı?
Uzlaşı ve paylaşım kültürünün olmadığı yerde çatışma her daim vardır! Diğer bir deyişle kapitalizmin doğasının egemen olduğu her yerde çatışma mutlaka olur. Yaşananları bir köşe yazısında anlatmak mümkün değilse de özetlemeye çalışayım...
Önümüzdeki dönemde gerçekleşmesi olası projenin hayat bulması için, öncelikle Türkiye-İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmeye başlaması şart. Bu adımların atılmaya başlandığı gözleniyor... Ekonomik ve coğrafi şartlar da bunu gerektiriyor!
Mısır-Türkiye arasında kopan köprüler de yeniden kuruluyor! Bu iki köprünün kurulması olası enerji projelerinin Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması bağlamında bir gereklilik... Ancak ilgili projelerin bir bütün olarak yaşama geçmesi için Akdeniz’de Rusya’nın varlığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor!
Rusya son dönemde İsrail ile olan ilişkilerini oldukça ileriye taşımış bir ülke, ilişkiler bazı sorunlara karşın hem askeri hem de ekonomik alanda gelişiyor! Ukrayna savaşında İsrail’in takındığı tavır da bunun bir göstergesidir!
Bununla birlikte Mısır’daki enerji kaynaklarının en önemli merkezi olan Zohr’da İtalyan ENİ şirketi %50’lik bir hisseye sahipken, Rusya’nın enerji devi Rosneft de %30’luk bir hisseyi elinde bulunduruyor. Britanyalı BP ve Birleşik Arap Emirlikleri menşeli Mubadala Petrol şirketi ise %10’luk hisselerle sahipler...
Rusya’nın etkinliği İsrail ve Mısır ile sınırlı değil, Lübnan’daki 4. ve 9. parsellerde de Rusya’nın Novotek şirketinin, İtalyan ENİ ve Fransız TOTAL şirketleriyle birlikte 2017’den beri arama lisansına sahiptir... Bu fotoğrafta Rusya’yı koymamak, Akdeniz’de Rusya'nın tepkisiyle birlikte yeni bir çatışma olasılığını artırabilir! Görünen satranç oyunda duygusallığa ve romantizme yer yoktur…