6 Şubat Kahramanmaraş Depremi sonrası aklım deprem bölgesinde, geçtiğimiz gece Trabzonspor - Basel maçını biraz izledim. Sahada futbol oynanıyordu ama etrafa yayılan hava, teknik direktörlerle, futbolcuların her davranışı, her hareketi deprem etkisindeydi. Stadyumda tek Türk bayrağı vardı. Trabzonspor için değil Türkiye lehine sloganlar atıldı…
Depremden etkilenen 11 ilin trafik plaka numarası ne ise oyunun o dakikasında o ilin tezahüratı yapılıyordu. En önemlisi rakip Basel takımının antrenörü Heiko Vogel’in basın toplantısında, “eğer gol atarsak, oyuncularıma gol sevinci yaşamamalarını tembihlemiştim” diyordu. Oyunu Trabzonspor 1-0 kazandı ama gerçekten asıl kazanan insanlık oldu…
BBC’nin Türkçe önceki gün sayfasında deprem bölgesindeki yabancı arama ve kurtarma ekipleri ile yapılan söyleşilerle ilgili çok enteresan bir haber görmüştüm… Başlık aynen şöyle: “Sırt çantamızda getirdiğimizden daha çok şeyle döndük.” Haberin içindeki yazı aynen şöyle: İspanya’dan deprem bölgesine gelen GIRECAN itfaiye ekibi de yerel halkın cesaretinden ve cömertliğinden çok etkilendiklerini vurguluyor. Ekibin sözcüsü Juan Manuel Gómez Rama, “Sırt çantalarımızda götürdüğümüzden daha çok şeyle döndük, Türk insanının kalitesini ve direnişini hep kalbimizde taşıyacağız” diyordu…
Yunan itfaiye komandosu Konstantinos Nikas ise şöyle anlatıyor bölgede yaşadıklarını: “Yöre halkı bizi kucakladı. Bize yemek ikram ediyorlardı. Yunanistan’dan geldiğimizi söyleyince bize kardeş muamelesi yaptılar. Çok duygusal anlar yaşadık. Duyduğumuz insan çığlıklarını hayatımızın sonuna kadar unutmayacağız…”
Macaristan’dan giden Huba Rescue 24 arama ve kurtarma ekibi koordinatörü Mark Szabo ise başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Bir keresinde aramayı durdurmamız istendi, çünkü çok zaman kaybediliyordu, ama aile oradaydı ve içeride çocuk vardı. Ben de benim çocuğum olsa gerekirse tırnaklarımla kazar, yine kalırım orada diye düşündüm ve bize gelen direktifi reddettik. Sonunda çocuğu çıkarmayı başardık. O zaman ekibimizin şefi ki bir baba, enkazdan kurtardığımız çocuğun babasıyla birlikte ağladı…”
Yunan Özel Afet Müdahale Birimi'nin Doktoru Sokratis Doukas ise Türkiye'deki çalışmaları sırasında bir çocuğun onlara bir kutu bisküvi getirdiğini ve unutamayacağını anlatıyor. Doukas, bu olayı ağlayarak anlatıyor. Önce insan olabilmek işte buydu. Burada siyaset değil. Siyasetçilerin ne söylediği değil. Halkların, insanların kardeşliği çok önemliydi. İnsanlık işte bunu gerektiriyordu…
Felaket zamanlarında dünya halkları birleşip yardıma koştuğu gibi birleşebilsek. Örneğin, dünyadaki haksızlıkların, adaletsizliklerin, açlığın, sefaletin, savaşların bitirilmesinde birleşebilsek insanlık örneklerini sergilesek, Dünya halkları rahat nefes alacak... Bir şarkı var, o şarkıda söylendiği gibi “keşke hayat bayram olsa.” Hep güzel şeyler olmasını, güzelliklerin yaşanmasını, insanlığın ön plana çıkmasını istiyoruz ama gerçekler hâlâ çok acı. Siyasetçiler kendi çıkarları için hayatı zindan ediyor. Halkları birbirine düşman ediyorlar…
Depremler, Felaketler gibi, yaşanan acıyı bile kendi siyasi emellerine alet etmek isteyenler var içimizde de, ortalığı karıştırma çabası içinde olanlar var aramızda. Bunca acı yaşanırken bile, Türkiye’deki, bazıları güya depremzedelere sempati ile yaklaşmaya çalışırken bile sinsi sinsi siyaset ve Türkiye düşmanlığı yapıyor…
Kimi ahlaksızlar, utanmazlar, ise bu Deprem felaketinin yaşandığı bölgede yapılan yardımlara göz dikiyorlar. Enkazların başında bir can kurtarmak için kendi canlarını hiçe sayıp enkazların altına giren kurtarma ekiplerinin çalışmaları ise takdire şayandı. Allah böylesi felaketlerden tün insanlarımızı korusun. Art düşüncelileri de Allah ıslah etsin…