Avrupa Birliği ülkelerinin son zamanlarda doğalgaz ihtiyaçlarını sağlama yolları sadece Avrupa’nın değil, tüm çevre ülkelerinin de gündeminde. Avrupa Birliği’ne doğalgaz konusunda baskı yapan ülkeler nereden temin edeceklerinin derdine düştü…
Dağları, denizleri delik deşik edip hayallerinin peşinden koşmakta olan ülkeler, kimi bu amaç uğruna normal şartlar altında yapması zor olan anlaşmaları yapma aşamasında. Kimisi de doğalgazı hangi ülkeden temin edeceklerinin peşine düştü...
Peki, AB kullanacağı doğal gazın nereden ve nasıl gelmesini tercih eder? Avrupa Birliği’nin enerji politikaları bu konuda neler söylemektedir? Avrupa Komisyonu’nun düzenli olarak yenilediği, Avrupa Birliği’nin çeşitli politikaları üzerine yayınlanan ve bu politikaların şimdiki hali ve gelecekteki amaçları hakkında bilgi veren kitapçıklardan Enerji konusu ile ilgili olanına Avrupa Birliği’nin resmi internet sitesinden de ulaşılmaktadır...
En son Nisan 2014’de yenilenen Enerji kitapçığına göre, Avrupa Birliği dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve dünya enerji kaynaklarının beşte birini kullanmakta olmasına rağmen, AB toprakları içeresindeki enerji kaynakları ise oldukça az durumda. Bu da AB’yi enerji kaynaklarında dışa bağımlı yapıyor…
Bu bağlamda AB’nin kendi içerisinde aldığı belli başlı kararlar da var. Örneğin 2020 itibariyle tüm enerji tüketimlerini (gaz gibi) 1990 seviyelerinin %20 altında düşürmek gibi…
Bu amaca ulaşmak için Komisyon üye ülkeleri elektrik kullanımı, ulaşım, endüstri ve hatta binalarda tasarruf yapmak için teşvik etmeye çalışıyor. Gel gelelim AB’nin enerji konusundaki tek sorunu, kendi topraklarındaki kaynakların az olması değil. AB’nin, kaynakların azlığından dolayı, enerji ithalatına bağımlı olması ve üye ülkelerinin bu konuda tek bir birlik gibi hareket edememesi ise daha büyük bir sorun olarak gözüküyor…
Bu konuda tek olarak hareket etmek, AB’ye üretici ülkelere karşı daha güçlü bir etkiyle enerji kaynaklarını güvence altına almayı sağlayacak olsa da bu AB için pek mümkün olmuyor. Nisan 2014’te Polonya Başbakanı Donald Tusk, Financial Times’da yayınlanan bir makalede Avrupa’ya bir enerji birliği kurarak, kendini Rusya’nın (Avrupa’nın şu an ki en büyük enerji sağlayıcısı) olası bir enerji şantajına karşı koruması öneresinde bulundu fakat Tusk’ın bu önerisi pek rağbet görmedi…
AB’nin böyle bir birliğe şu an sıcak bakamamasının nedeni ise, üye ülkelerin bazılarının doğal gaz için Rusya’ya diğerlerine kıyasla daha fazla bağlı olmasıdır. Estonya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan, Finlandiya ve Slovakya doğal gaz için tamamen Rusya’ya bağlı iken, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti gazlarının %70’ini, Almanya, Polonya ve Avusturya ise %50’sini, Belçika ve Hollanda %5’ini Rusya’dan alıyor. Kolayca görülebileceği gibi AB şu an doğal gaz konusunda dış ülkelere ve özellikle Rusya’ya bağımlı. Rusya’nın zaman zaman uyguladığı yaptırımlar ise AB’de tepkilere yol açıyor. Bu perspektiften baktığımızda Akdeniz’de yaşanan gerginlik ve AB’nin Güney Kıbrıs ile ilişkisini “gaz” penceresinden anlamaya çalışmak daha kolay olacak gibi gözüküyor…
Bu arada Türkiye’nin Karadeniz’den doğalgaz çıkarması, Doğu Akdeniz de doğal gaz çıkarılması konusunda ehemmiyet taşımaya başladı. Rusya gazını satmak için Türkiye’yi tek yetkili hale getirmesi AB gözlerinin Türkiye’ye çevrilmesine sebep olmaya başladı. AB Türkiye gaz satacak duruma geldi mi? Bunu seçimlerden sonra göreceğiz…