PİRİNCİN TAŞLARI
İnna lillâhi ve inna ileyhi raciun. Diyerek bugün ki yazıma başlamak istiyorum. Çiğli Belediyesi’nde ve Asarlık Belediyesi'nde uzun süre görev yaptığım zamanlarda tanıdığım iyi insan Hüseyin Yeşilkaya, Yenişehir (Tepecik) Göğüs Hastanesinde tedavi görüyordu. Pazartesi günü yakalandığı kanser illetine yenik düştü. Hepimiz geldiğimiz yere döneceğiz. Ölümü kabulleniyoruz…
Allah’ın kullarının yaşam hayatlarında yaptıkları iyilikler ve yaşadıklarıyla insanlar arasında değer kazanır. Allah katında her hâli kendisi için hayır sebebidir. Böyle özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder;Bu da onun için hayır olur.” İnanan insanların başına bela ve musibet gelmesi onlar için bir imtihan vesilesi, hatalarının affedilmesine sebep olur. Sabır gösterilebilirse dünya
ve ahiret hayatında mutluluğa ulaşılmada bir fırsattır…
Başımıza gelenlerin hayır mı? Şer mi? olduğunu Allah bilir. Sabır ve selamet inanlar için bir fırsatıdır. Feryatlarla, ağıtlarla gelen sıkıntı yerine sabır göstermek, Allah’tan geleni kabul etmektir.
Dizelerde ne güzelde özetlenmiş…
Hoştur bana senden gelen:
Ya hil’at ü yahut kefen,
Ya taze gül yahut diken...
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Gelse celâlinden cefâ yahut cemalinden vefa,
İkisi de cana safa: Kahrın da hoş, lûtfun da hoş…
Sabır eylemek belayı nimete dönüştürür. Nimet sabırla şükre dönüşür. Pazartesi günü Öğle saatlerinden sonra, Çiğli de oturan Hüseyin Yeşilkaya, tedavi gördüğü Tepecik Göğüs Hastanesinde hayatını kaybetti. Tedavi gördüğü an iyileşme beklentileri ve sabır vardı. Allah’a Şükür vardı. Ancak Hüseyin Yeşilkaya, hayatını kaybetmesinden sonra başlayan kâbus acı içerisinde ağlayan sızlayan yakınlarını çileden çıkarmaya başladı…
Vefatından sonra 2 saat koridorda çarşafa sarılı olarak gelip geçenlerin yanında bekletildi. Sonra Morga kaldırıldı. Yeşilkaya’nın kardeşi Nesim Yeşilkaya ve yakınları cenazelerini alıp Çiğli’ye götürmek istediler. Önce evraklar, gidip gelmeler başladı. Evraklar ve bürokrasi işlemleri bitti. Bayan Memur elinde defin Ruhsatlarıyla cenazeyi sahiplerine teslim etmek için Morg önüne geldi ama morg kapı duvardı. Kilitliydi. Cenaze sahipleri acı içerisinde ağlayıp dövünürken, bir yandan da ya sabır diyordu. Kadın Memur elinde evraklar ve telefon hizmetliyi armaya başlıyor. Tam 45 dakika Tepecik Göğüs Hastanesi Morg kapısında bekleniyor. Görevli büyük zahmetle bulunuyor ve elinde anahtar olmadan geliyor. Kadın Memur, hizmetliye; “Kardeşim 45 dakikadır bu insanlarla beraber kapıda bekliyorum. Aç şu kapıyı da cenazeyi sahiplerine teslim edelim” diyor. –Hizmetli, anahtarı getireceğini söyleyip gidiyor…
15 dakika sonra anahtarı getirip kadın memura teslim edip gidiyor. Kadın Memur, Morg’da buzdolabını açıp cenazeyi sabırla bekleyen acılı Yeşilkaya ailesine teslim ediyor. Burada Cenaze sahibi; Nesim Yeşilkaya, Hizmetliye; Allah’tan korkmuyor musun bir saattir burada bekliyoruz deyince Hizmetli, burnundan kıl aldırmıyor ve cenaze sahibini güzelce bir paylamaya çalışıyor…
Şimdi İzmir’in göbeğinde, Tepecik Göğüs Hastanesinde meydana gelen bu morg kapısındaki anahtar işkencesi, kim bilir daha kaç ailede yaşandı… Acılı cenaze sahiplerinin acıları o kapıda yaşanan olumsuzlukla bir kat daha katlanıyor. Yetkililer bunu görmüyor mu? Makam odalarından çıkıp bu durumları, çalışanları hiç kontrol etmiyorlar mı? Bu yaşanan morg olayı sadece gördüğümüz bir olaydı. Görülmeyen, yansımayan daha ne olaylar yaşanıyor acaba? Hastane Başhekimi, Sağlık Müdürü, bu olumsuz olayları sonlandırın ve acılı insanları rahatlatın. Yaşananları isimleriyle yetkililere ve kamuoyuna sunuyorum…