PİRİNCİN TAŞLARI
Suriye, Münbiç, Fırat’ın doğusuna TSK’nin operasyon yapması önemli bir zorunluluk olmuştur. ABD eliyle güneyimizde sürekli terör üretmesini engellemenin kalıcı çaresi mevcut terör bataklığını kurutmaktır. Nitekim Fırat Kalkan Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı gerçekleşmişti. Fırat’ın doğusuyla alakalı yapılacak askeri hamlelerin de başarılı olacağı kanaatindeyim; bütün mesele zayiatımızın ve sivil zayiatın en az olmasıdır…
Konunun uzmanına soruyorum. Coşkun Başbuğ; “Amerika, Büyük İsrail projesinde ilk öldürücü yumruğu Fırat Kalkan’ında aldı. Ancak giriştiğimiz mücadele sadece Fırat Kalkan’ıyla sınırlı kalamayacak kadar geniş çaplı bir mücadele. İşin bir ucu Afrin’de diğer ucu Kandil’de. Geniş çaplı bir mücadelede eğer Fırat Kalkan’ı operasyonunu yapmamış olsaydık bugün Fırat’ın doğusuna yapmayı düşündüğümüz operasyonu Reyhanlı’ya, Kilis’e, Akçakale’yi yapmak zorunda kalacaktık. Aynı şekilde eğer Fırat’ın doğusuna yapacağımız operasyonu yapmazsak veya yapmakta gecikirsek, Fırat Kalkan’ı ve Zeytin Dalı operasyonlarını çöpe atmış oluruz…”
Başbuğ, şöyle devam ediyor; “Dolayısıyla Türkiye bu operasyonu yapmaya tam zamanında karar vermiştir. Operasyon diğer iki operasyona göre çok daha kolay ilerleyecektir. Bu kolaylığı getiren faktörler bölgenin topoğrafik yapısı, ÖSO’nun kazanmış olduğu tecrübe, bölgede taban halkın ve özellikle aşiretlerin Mehmetçik’e olan sevgi, güven ve desteğidir. Amerikan askeriyle karşılaşır mıyız? Kimse merak etmesin, Amerikan yönetimi ve askeri Türk askeriyle karşılaşmayı göze alamayacak kadar da zekidirler. Hiç kuşkunuz olmasın, operasyon sonucunda Türkiye’yi ilk tebrik edecek ülke Amerika olacaktır. Amerika devlet başkanı ‘Dünya, DEAŞ ve terörle mücadelede verdiği destekten dolayı Türkiye’ye minnet borçludur. Sağ olun var olun’ diyerek masada kendine yer açmaya çalışacaktır.” Diye sorularımı yanıtlıyordu…
Fransa’da başlayan ve bütün Avrupa’yı tehdit eden Sarı Yelekliler hareketinin Türkiye’ye sıçrama ihtimalinin olup olmadığı tartışılıyor. Biz, terör ve kalkışmanın her çeşidini görmüş ve hepsini de püskürtmüş bir milletiz. Sakın ola kimse akla ziyan böylesi bir terör tecrübesini aklından bile geçirmesin. Atasözümüz açık: Çalma elin kapısını çalarlar kapını. Arap Baharı kalkışmalarını, Gezi olaylarını destekleyen, finanse eden ülkeler elbette, bütün kâinatta geçerli ve bütün varlığı kuşatıcı bu ilahi kanun yapan aynıyla cezasını görecektir. Ne ekersen onu biçersin…
Yerel seçimlerle ilgili Cumhur İttifakında gördüğümüz karşılıklı uyum ümit verici sonuçların da müjdesi gibi görünüyor. Ahde vefa da yine saygıyı gerektirir. Hem AK Parti hem de MHP bu ittifakı uzun süreli sürdürmeye yetecek olgunluk tecrübesine sahiptir. Cumhurun beklentisi de zaten bu istikamettedir. Mevcut ahengi zora koşan, milletin nezdinde kaybeden taraf olur…
Etkin pişmanlık yasası, reel bağlamda düşünüldüğünde müspet getirisi oldukça kabarık bir hukuki formüldür. Fakat istismara açık yönü de hiç yok değildir. Nitekim FETÖ elemanları tarafından bu yasanın iyice sulandırıldığı vakalara dayandırılarak çeşitli müşahitler tarafından dillendirilmektedir. Özellikle, FETÖ ile irtibatı olamayan, hatta FETÖ ile açıktan mücadele eden bazı kimselere, etkin pişmanlık adı altında iftiralar atılmakta olduğu söylenmektedir ki, FETÖ’nün kabarık dosyası bu tür kumpaslarla dolu olduğuna göre, söz konusu istismarı yapamamaları sebep ve engel yoktur…
Rize İl Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin bir polis memuru tarafından vurularak şehit edilmesi bütün Türkiye’yi hüzne boğan vahim bir olaydır. Katilin ifadesinde geçen, “Ben FETÖ’cü değilim, ben nasıl bu işi yaptım. Bu cinayeti işledim” ifadesi iyi araştırılmalı. Anakara’da daha önce bir Polis tarafından Rus Büyükelçisi Anderov suikastı unutulmamladır. Altuğ Verdi Müdürün, FETÖ ile özellikle 15 Temmuz ve sonrasındaki amansız mücadelesi göz önünde bulundurulmalıdır…