PİRİNCİN TAŞLARI
Son dakika yazıma böyle başlamak istedim. ABD Başkanın Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı seviyesiz kelimelerle hiç yakışığı olamayan yazdığı mektubu ve kullandığı ifadeler için Türkiye tüm siyasi partileri ve Vatandaşlar ayağa kalktı. 82 Milyon Türk Milleti, ABD Başkanı Trump’a yazdığı mektuptaki ifadeleri aynen geriye iade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da bu mektuba aynen cevap vermesini bekliyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımızı kimse aşağılayamaz…
Birleşmiş Milletlerin insani işlerden sorumlu yardımcısı Valeri Amos Bir süre önce Suriye'deki insani durumu görüşmek üzere Şam'da yetkililerle görüşmeler gerçekleştirmişti. Son iki yıldır ülkenin yaşadığı çatışma ortamı, ülkelerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeli, ülkedeki gıda ve yakıt kıtlığı, BM temsilcisinin öncelikli gündemleri arasında yerini aldı. Şam'daki temaslarının ardından kamuoyuna herhangi açıklama yapmamayı tercih etmedi…
Suriye'de 9. Yılına giren ve yaşanan insanlık dramını düzeltmek için kimsenin kılı kıpırdamıyor. Milenyumun ilk 20 yılına damgasını vuran; 11 Eylül İkiz Kulelere yapılan saldırılar, Irak Savaşı ve de Arap Baharı süreciyle belleklerden silinmeyecek, hayatını kaybedenlerin sayısı 300 bini geçtiği, milyonların ülkesini terk etmek zorunda kaldığı Suriye olayları yer alacaktır...
Yeni yüzyılın bir önsözü mahiyetindeki bu yıllarda özellikle Suriye meselesi masaya gelince Suriye'de olaylar başladığından beri uluslararası toplumdan, Suriye konusunda çözüm politikaları üretilmemiş görülüyor…
Suriye’de, insanlar, askerler değil, ABD tarafından yetiştirilen teröristler vasıtasıyla siyaset çarpışıyor. Siyasetçilerin ve İstihbarat servislerinin savaşı devam ediyor. Olan binlerce masum sivillere oluyor…
ABD’nin baş aktörlük yaptığı ve sürecin Suriye'de bu kadar acımasızca ve kanlı geçmesindeki nedenlerden biri de Arap Baharı'na hazırlıksız yakalanan uluslar arası toplumun karar vermede son derece aceleci olmasıydı. Irak Savaşı sonrası neredeyse tüm tarafların Arap coğrafyasına dönük politikalarını bir an önce hayata geçirmek istemelerinin en zirve noktasında Arap isyanlarının petrol zengini Libya'ya sıçramasıyla, taraflar ellerinden büyük bir fırsatın kaçıracaklarını sanıyorlardı...
Fakat bu durum ABD haricindeki diğer taraflar nezdinde üretilmiş herhangi somut politika olmadığı bir döneme denk gelmişti. 11 Eylül Saldırılarının hemen ardından “küresel terörizm ile savaş" ilan etmesi ABD'nin uluslararası toplum nezdinde Irak'ı İşgal etmesinin hukuki zeminini oluşturabilecek malzemeler barındırırken, ABD'nin geniş bir coğrafyayı kapsayan bir Ortadoğu Politikası üretmesine ve orada kalabilmesine olanak sağlıyordu. ABD Dünyanın Polisliğine soyunmuştu bir defa…
11 Eylül saldırılarından beridir uluslar arası toplum ve sistemler sürekli kendini yenileme ve kaybettikleri açıklarını kapatma gayreti içerisine girmişler. Tunus-Mısır-Libya'da Arap ayaklanmaları netice alması, Suriye özelinde de benzer beklentilerin doğmasına neden olmuştur. Fakat uluslar arası toplum 11 Eylül sonrası, Petrol’ü başkalarına kaptırmamak ve silah satmak amacıyla ABD’nin gittiği Orta Doğu ülkelerinde terörle mücadele yerine yeni terör örgütleri yaratmaya ve desteklemeye başladı…
Suriye, uluslar arası toplumun bir sorunu haline geldi. Türkiye ise başından beri Suriye halkının yanında yer alarak derin misyonunu icra etmeyi sürdürdü. Suriye’ye girmesi ise kendi ülkesinin insanlarını ve sınırını korumak için gereğini yapıyordu…