PİRİNCİN TAŞLARI
Uzun zamandır yazmak istediğim yazım. Yurt dışına çıkmadan önce gittiğim Alaçatı için orada bulunanlar bakın neler söylüyor; “Her yerde sonuna kadar müzik sesi açılıyor. Sanki kuralmış gibi” diye veryansın ediyorlar…
Alaçatı da bir gece geçirseniz ne yaparsınız acaba? Müzik rahatsız olunacak bir şey değil elbette ama günün her saatinde, kulakları sağır edecek, beynini zonklatacak şekilde yüksek sesli müziğe maruz kaldığında; Müzikten de, hayatından da soğuyorsun! İşte Alaçatı ve Alaçatılılar böyle yaşıyor. Tam tımarhaneye dönüyor. Her mekândan, her otelden, her sokaktan ayrı bir ses yükseliyor…
Müzik demiyorum, kulakları, beyini tırmalayan bir gürültü! Bütün mekânların sandalye masaları sokağın ortasına kadar taşmış, yürümek imkânsız. Yan yana mekânların sesleri birbirine karışıyor. Göbek havasıyla rap iç içe geçmiş, sokakta zurna, keman, müzik yapanlar bile var…
Diyeceksiniz, alan razı satan razı. Sana ne oluyor? Böyle eğlenmek isteyen eğlensin de eğlenmenin de bir dengesi olsun değil mi? Evi olanlar ne yapsınlar? Hacı Memiş denilen köy içinde yaşayanlar isyanlarda, şikâyetler bitmiyor. Sonunda belediye, gece saat 01’den sonra müzik sesine yasak getirmiş. Bazı mekân karara uyuyor... Kimi yasağı deliyor ama bir şekilde insanlar eğlencenin pik noktasında mekânı terk etmek zorunda kalıyor. Alt tarafı iki ay işleteceği mekânını ayakta tutmaya çalışan işletmeci de “Alaçatı’da müziği kesersen, turist sana niye gelsin?” diyor…
O da kendince haklı. Çünkü burası, ülkenin St. Tropez ya da İbiza gibi eğlence bölgesi. Keşke çözüm bulunsa; ‘Ben sabaha kadar müzik yapacağım’ diyenler beldenin dışına toplansın... Ya da oteller belde dışına çıkarılsın... Bu işin oluru nedir, tartışılsın ve bu güzel tatil beldesinin yüksek ses problemi çözülsün…
Alaçatı’da ses kısma isteğini kimsenin takacağı yok! Zaten iki ay açık kalacak mekân para kazansın diye DJ’le, canlı müzikle kırk takla atan işletmeci; “Başka yere gidin o zaman” demez mi?
Zira Alaçatı’da daha akşam yemeğinde mekânlar, yüksek ses Türkçe popa başlıyor. İnsanlar bangır bangır 90’lar popu eşliğinde yemek yiyor, yüzler gayet mutlu, aradıkları eğlence şekli bu demek. O zaman kabul edelim: Bodrum, Çeşme gibi yerler artık tatil değil eğlence beldesi. Bu yerlere gidiyorsan, bir zahmet ‘aman çok gürültü var’ diye şikâyet etmeyeceksiniz!
Denizin en güzel saatleri, akşam 5-6 civarı değil midir? Ama kafayı kaldırıyorsunuz, kimse şezlongunda değil! Herkes DJ’in etrafında öbek öbek toplanmış, içki içiyor, dans edip sosyalleşiyor. Siz ‘başım şişti’ diye plajdan çıkarken, araçlar arka arkaya plaja geliyor. İşte Alaçatı’da tatil böyle yapılıyor. Eğlence ve macera arayanlar gitsinler. Eğlence ve macera arayanlar kadar dinlenmek isteyenleri de düşünerek, müziğin yüksek sesinden kaçarak, kararında ses ile dinlemek ve dinlenmek gerekmiyor mu?