PİRİNCİN TAŞLARI
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik yaptığı açıklamalarda Yunanistan’ın Ege de kara surlarını 12 mile genişletme kararının hatalı alacağını, Türkiye, 1995 yılı BM ve Meclis kararını hatırlatıp bu durumu Türkiye, kesinlikle kabul etmeyecektir. Yunanistan’ın zarar göreceği uyarısında bulundu. Gözler Ege açıklarına çevrildi. İzmir de yaşayan bir gazeteci olarak hepimizi ilgilendiren bu konuyu incelemeyi uygun buldum…
Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof. Dr. Hakkı Atun ile konuyu enine boyuna konuşuyorum. Hakkı Atun, ne diyor; Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın. Dışişleri bakanı Kocias’ın istifasından sonra, Ege adaları, Balkanlar, Türkiye ve Kıbrıs'a ilişkin tek yetkili haline gelmesi Yunanistan’ın Ege ve Kıbrıs konusunda yeni stratejinin uygulama habercisi miydi?
Konuyu biraz açalım; Dönemin Yunan hükümeti, BM yayınlanan 1982 III. Deniz Hukuku Sözleşmesini 31.Mayıs.1995 tarihili kısa adı ‘Vouli’ olan Yunan Meclisinde onaylatmasından sonra Ege’de 12 mil Karasuyu hakkını hukuki olarak kullanmaya yetkili hale geliyordu. Yunan Meclisinin bu kararına karşılık Türkiye Hükümeti konuyu TBMM’ne taşıdı ve 8.Haziran.1995 tarihi içeriğinde “Savaş nedeni” manasına gelen “casus belli” imasının da yer aldığı kararı aldı ve bildiri yayınladı…
Yunanistan, Yunan adalarının karasularını 6 milden 12 mile çıkarmak isteğine karşılık Türkiye Cumhuriyeti hükümeti TBMM’ye sunduğu ve kabul edilen Türk bildirisi, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 12 mile çıkartması halinde an itibari ile o gün iktidarda bulunan Türkiye Hükümetine her türlü askeri tedbiri almayı ve Yunanistan’a karşı savaş açmak dâhil her türlü yetkiyi veriyordu…
TBMM’nin bu bildirisinden sonra Yunanistan III. Deniz Hukuku Sözleşmesi ile sahibi olduğu 12 mil karasuyu hakkını saklı tutmayı tercih edip, uygulamaya koymadı. Ege’de teamül hukuku oluşturma yolunda zaman kazanmayı ve de uluslararası politikada da son sözün kendisinde olduğu imajını yaratmak yolunu seçti...
Ege Denizi itilafın kesin olarak çözülmesi konusunda barışçıl siyasi adımı 1997 yılında, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis attı. ABD Dışişleri Bakanı Madlene Albright’in evsahipliğinde Madrid’de yapılan toplantı sonrası yayınlanan resmi bildiride, Yunanistan, Ege’de statükoyu değiştirecek tek taraflı eylemler yapmamayı, Türkiye de kuvvet kullanmamayı kabul etti. Karasuları üzerindeki egemenlik hakları sadece denizde değil, karasuları üzerindeki hava sahasını ve bu suların deniz yatağı ile toprak altını da kapsaması nedeni ile basit dostluk gösterileriyle, birlikte kahve içmeyle veya uzo yudumlamayla çözülecek bir sorun değildir aslında. Türkiye’nin, Yunan adalarının karasularının 12 mile çıkmasını kabul etmesi demek, Yunanistan’ın izni olmadan hiçbir Türk hava ve deniz taşıtının Ege denizinden veya Ege hava sahasından geçme hakkı olmayacak demektir...
Gelelim esas konuya; Başbakanı Çipras, geçtiğimiz gün Dışişleri Bakanlığında düzenlediği toplantıda karasuları genişletme planı ve Türkiye ile ilişkileri ele aldı. Buna ilaveten de Balkanlar, Türkiye ve Kıbrıs'a ilişkin konuların da doğrudan Başbakan Çipras'a bağlı olması kararı alındı. Yunanistan Başbakanı Çipras’ın, Ege’deki Yunan adalarının karasularının 6 milden 12 mile çıkarılması ile ilgili TBMM’nin 1995 tarihli Bildirisine ve 1997 tarihli Madrid Mutabakatına rağmen eski Dışişleri Bakanı Koçias’ın karasularının genişletilmesine ilişkin kararnamesini durdurarak, yasa tasarısı olarak meclise getirmek ve Yunan Meclisinde siyasi partileri ile tartışılmasını istemesi, Yunanistan’ın, Türkiye ile ilgili konularda yeni bir dış politika uygulayacağının sinyalleri mi?
Özellikle Doğu Akdeniz’de İsrail’in doğalgaz çıkarma çabası Kıbrıs Rum Yönetimi ile KKTC ile Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgeleri içinde doğalgaz araştırmasının ve çıkarımının başlayacak olması ve Türkiye’nin bu bölgeye çok sayıda Türk savaş gemilerini göndermesi nedeniyle yaşanabilecek siyasi, ekonomik ve askeri krizler Yunanistan’ın gözünü korkutup harekete mi geçirdi?