PİRİNCİN TAŞLARI
Ben hiç düşünmedim. Siz hiç düşündünüz mü? Ama artık düşünme zamanımız toplum olarak geldi sanıyorum. Üretimden tamamen kopup, köylerimizi topraklarımızı terk edip şehirlere yerleşmeye ve toplum olarak kendimizi tüketim üzerine programlaya başladık…
İktidara gelmek isteyen her parti söylüyor; ”biz en iyisini yaparız” Önceki iktidar olan partilerin neler yaptığını neler yapamadığını iyi gördük. Bu konuya derinlemesine bakma zamanı geldi de geçiyor…
Misal, etrafta ayakkabı tamircisi görüyor musunuz? Tek-tük ‘Kunduracı’ derdik, güzel lehçemizle. Her mahalle de her çarşıda bir ya da iki tane vardı. Ayakkabı yırtılıp delindi mi, oraya bırakılır, tamir olurdu. Sonra hayat devam ederdi…
Marketler şehir içerisinde mahallere girdi. Bakkallarımız yok oldu. Terzilerimiz yok oldu. Elbise diktiren yok. Hazır Konfeksiyon terzilik mesleğini bitirdi. Var olanlar da hazır giyimcilerin paçalarını düzeltmek için var sanki. Üretmek, tamir etmek, ‘değmez’ denilerek yapılmıyor artık. Atalım, yenisini alalım…
Sanayi Odası’nın üretim temalı kampanyasını son derece önemli buluyorum. Sadece sahte indirimlere de karşıyım. Tüketiciler bu sahte indirimlere dikkat etmelidir…
Geçenlerde tenekeci sordu bir arkadaş. Özel bir boyda mangal yaptırmak için. Eskiden çok sayıda olan bu meslek erbabı şimdi çok az kalmış. Fabrikasyon mangallar gelip satılıyormuş…
Artık üretim az, tamir yok. At ve ithal edilmiş olan yenisini al.
Biliyorum bu yazının altına rahmetli Turgut Özal’ın ‘üretmeyin. Biz size verelim. Siz turizm yapın’ şeklindeki şehir efsanesini hatırlatan yorumlar yapılacak. Sanayi Holding denecek, şu denecek, bu denecek ama yanlış mı anlaşıldı bilmem ama işin suyu çıktı…
Peki, Özal bize “zeytinlerinizi şöminede yakın, sonra Gemlik’ten zeytin alın da dedi mi? Tarlalarınızı, Arazilerinizi satıp şehirlere, Kentlere yerleşin de dedi mi? Kızınızı köy gençleriyle evlendirmeyip şehir gençleriyle evlendirin de dedi mi?
Ya da arabalarınızı tamir ettirmeyi bırakın, her üç yılda bir borçlanarak yeni araba alın, ülkeyi de araba mezarlığına çevirin tavsiyesinde de bulundu mu?
Veya “öyle bir tüketim toplumu haline gelin ki, market reyonlarında yerli ürünlerin sayısı, ithal ürünler yanında devede kulak kalsın” dedi mi, Türkiye’nin o dönemde ki Başbakanı Özal?
Koronavirüs pandemi oldu. Marketlerde ve manavlarda fiyatlar ikiye üçe katlandı. Domates, 15 lira, Sarımsak 80 Lira, Limon 20 liraya satılmak istendi. Fırsatçılar bu fiyatları şaha kaldırdı…
Hep üretimin kötü gittiğinden bahseden muhalefet bazen çok iyi yapılanı da görmelidir. Türkiye Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Çiftçilikle uğraşan bir siyasetçi babanın çocuğudur. Çiftçiliği çok iyi bilen birisidir. Tarım konusunda yaptığı projelerle birçok atılımlar yaptı tarımda. Köylüyü, köy de tarlasında bırakmayı, üretim yapması için projeler ve destekler hazırladı…
Ayrıca, en çok nelerin ithal edildiğine bakılarak ve onların burada üretilmesi için teşvikler, destekler, hibeler ve krediler vermeye başladı. Bu projelerle köylüyü köyünde ve toprağında tutmaya çalıştı. Bu çalışmalarla hem hayat ucuzlayacak hem de ülke olarak kendi kendimize yeter duruma geleceğiz. 83 milyonun yaşadığı bir ülkede bunu yapmak dünyanın en kolay işi. Tabi tüketicinin de siyasetçinin de burada niyeti de çok önemlidir...