Düzensiz göçmenler dediğimizde hemen Halepçe katliamıyla başlayan ve yüz binlerce kişinin Irak’ın kuzeyinden ülkemize girmesiyle başlayan düzensiz göçmen hikâyesi o günlerde başladı ve bugünde hızla devam ediyor. Bulunduğumuz coğrafyanın etrafı ve uzağındaki coğrafya adeta barut gibi alev alev yanıyor...
Özellikle Ortadoğu da ve bizim sınırlarımızda bulunan her çıkan bir savaşın ardından kapımızın çalındığı bir ülkeyiz. Ya denizden ya da karadan Avrupa ülkelerine geçmeyi başaranlar da var. Başaramayanlarda denizlerde boğulanlar da var...
3 yaşındaki Aylan Bebeğin fotoğrafı insanlık tarihinde unutulmadı. Lakin düzensiz göçler her geçen gün dünyanın en büyük sorunu haline geliyor. Baş edemeyen ülkelerin Asker ve Polisleri ise botlarını patlatıp Ege Denizinde ölüme terk ediyorlar...
Ülkeler kendi güvenliğini, halkını huzurunu korumaya çalışıyor. En büyük yükü ise Türkiye çekiyor. Bu göçmen meselesi ise ile Başta Türkiye ve Avrupa ülkeleri son yüzyıldan beri uğraşıyor. Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım göçlerini unutulmadı...
Türkiye sınırlarından giren mülteciler AB ülkelerine gidemedikleri için ülkemizde kalmayı tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor. Bunların içerisinde suç işleyenlerin çoğalmaya başlamasından, iş yerlerinde işverenler tarafından ucuza çalıştırıldıkları için, işsiz kalan Türk insanları bu tabloya isyan etmeye başladı...
Suriyeli göçmenlerin topraklarına döneceği günü beklerken, şimdi de Afganlıların kalabalıklar halinde geldiklerini görünce halk gergin günler yaşamaya başladı...
Nerede yaşıyorlar derseniz?
Büyükşehirleri ve Deniz kıyısı şehirleri tercih ediyorlar ve düzensiz Türkiye içerisinde istedikleri şehirlere izinsiz gidip yerleşip çalışıyorlar. Kamplarda kalanlar ise kontrol altında tutuluyor.
Muhalefet partileri bu durumu körükledikçe Halkta bu durumdan rahatsızlıklarını ve sonunun ne olacağını merakla bekliyor...
“Türkiye bir istasyon değildir” diyerek meseleyi çözmüş oluyor muyuz?
Türk Halkı farklı milletlerden ülkemize gelen dillerini bile bilmediği bu insanları çarşıda, pazarda, kahvede bunu konuşuyor. Tedirgin oluyor ve daha da ötesi güvenlik kaygısı yaşıyor...
Televizyon programlarına katılan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, isyan edip diyor ki; -Biz Afganistan’a asker gönderip Havaalanı işletmesini isterken bu ülkeden şimdi bize sınırlarımızdan kaçak olarak giren göçmenler geliyor…
Vatanını savunmayan ve Taliban örgütünden kaçıp ülkemize gelen Afganlıların hepsinin genç ve dinamik bir topluluk oluşundan rahatsız olan halk bunların nerede kalacağından, ne amaçla geldiklerinden dolayı da korku içinde, Ülkelerine sahip çıkamayanlar kaçarak geldikleri bizim ülkemize mi sahip çıkacaklar?
Yetkililer, “Türkiye hiçbir kimsenin bekleme istasyonu değildir” diyerek durumu kabullenemediklerini açıklıyor ama sosyal medyada yayınlanan Afganlı ve Suriyelilerin ülkemize dalga dalga gelişlerine dair video görüntülerini izleyen halk açıklamaya değil gördüklerine inandıklarını söylüyorlar…
Türkiye’de yaşayan Suriyeliler dahi yayınladıkları bildiride biz de “Afganlıları istemiyoruz!” sözleri komedi gibi. “Misafir misafiri istemez. Ev sahibi hiç birisini istemez…”
New York’a dönmüş gibiyiz. Yani sizin anlayacağınız Birleşmiş Milletlere döndük… Afrikalı, Iraklı, Yemenli, Türkmen, Özbek, Rus, Ukraynalı, Filipinli, Gürcü, Ermeni, Suriyeli derken şimdi de her yerde Afganlıları görmeye başladık... Haydi hayırlısı…